• 20 Ağustos 2013 18:38

    Uzm. Psk. Emre Müezzin

    Diyabet ve Psikoloji

    Diyabet öncelikle fiziksel bir rahatsızlık olmakla birlikte psikiyatrik, psikolojik ve sosyal boyutları olan bir süreci içermektedir. Diyabet ömür boyu süren kronik bir rahatsızlık olarak bilinmektedir. Bu rahatsızlığın seyrinde insülin, beslenme, fiziksel aktivite ve psikolojik durum etkili olmaktadır. Diyabetin kronik bir hastalık olması, diyete uyum zorluğu, insülin kullanımının getirdiği güçlükler, bir ilaca ya da tedavi merkezine bağımlı olma, yaşam düzeninde değişiklik yapma ve gelecekle ilgili endişeler bu hastalıkta psikolojik sorunların rastlanmasının başlıca sebeplerini oluşturmaktadır.

    Diyabet olduğunu öğrenen kişinin hastalığa matem tepkisi, isyan duygusu, inkar, kaygı, depresyon, kızgınlık, patolojik bağımlılık gibi tepkiler geliştirdiği görülmektedir. Diyabet teşhisinin konulduğu yaşa göre, bireyin karşılaştığı sorunlar farklılık göstermektedir. Diyabetin başlangıç yaşı çocukluk ya da ergenlik dönemine denk gelen hastalarda yapılan çalışmalarada, vücut imajına ilişkin endişeler, kendine güvende azalma, bağımlılığın getirdiği çatışmalar, fiziksel yakınmalar, sosyal geri çekilme, uyku bozuklukları, kaygı ve depresyon daha fazla görülmüştür. Tekrarlayan hiper-hipoglisemi atağı geçiren hastalarda ise bilişsel fonksiyonlarda, dikkatini toparlama, öğrenme ve hafızada bozulmalar saptanmıştır. Ayrıca diyabetin şiddeti veya süresi arttıkça da cinsel problemlerde artış gözlemlenmiştir.
    Diyabete uyum sürecinde kişi diyabet tanısının konduğu andan itibaren bu yeni duruma uyum sağlama süreci ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu süreçte inkar, öfke ve depresyon aşamaları söz konusudur. Bu aşamalarda yaşanan tepkiler uzar ya da yoğunluk kazanırsa hasta “maladaptasyon” sürecine girebilir, yani diyabet sürecine uyum sağlayamayabilir. Özellikle görme kaybı, seksüel fonksiyon, böbrek yetmezliği, amputasyon (vücudun çıkıntı biçimindeki herhangi bir organının, özellikle de kol ve bacakların tamamen ya da kısmen kesilip alınması) gibi metabolik kontrol güçlüğünün daha zor olduğu hastalarda maladaptasyon daha yaygındır. Uzmanlardan daha çok bilgi almak, tedavi ekibinin talimatlarına sıkı sıkıya uymak, sıkıntıyı azaltmak için başkalarıyla özellikle diyabet rahatsızlığı geçiren kişilerle konuşmak ve farklı uğraşlar bulmak adaptasyon sürecini rahat atlatılmasını sağlayacaktır. Uyum sürecinin başarısız olması, depresif bozukluk, organik beyin sendromu ve kaygı bozukluğu gibi psikiyatrik bozuklukları oluşturabilmektedir.
    Ömür boyu sürecek olan rahatsızlıklarda hasta, hastalığının ve tedavisinin bilincine varıp tedavi ekibi ile sürekli ve sürdürülebilir bir şekilde işbirliği yapması yaşanacak olan süreci olumlu yönde yaşamanın başlıca yoludur. Çünkü bu aşamaların herhangi birinde hastanın, aldırmazlık, boş verme haline bürünmesi, durumunda sıkıntılar doğuracağı gibi tedavi ile ilgili birçok şey başa dönebilmektedir.
    Öncelikle diyabet tanısı aldıktan sonra hasta, hastalığının ömür boyu süreceğini benimsemeli ve geçici bir tedavi şeklinden çok, tedavisini bir yaşam biçimi olarak görmelidir. Diyabet sadece hastalığı yaşayan kişinin değil tedavi ekibindeki sağlık personeli, hastanın ailesi ve yakın çevresi tam bir işbirliği içinde olmalısyla ve hastaya gereken destek sağlandığı doğrultuda rahat bir uyum sürecinin ardından kabullenilebilir bir hastalık olabilmektedir. Unutulmamalıdır ki fiziksel rahatsızlıklar ve bireyin içinde bulunduğu psikolojik durum birbirini etkileyen kavramlardır. Dolayısıyle psikolojisi iyi olan birey fiziksel olarak da kendini iyi hissedecektir.