• 7 Kasım 2018 07:47

    "UFAK DOKUNUŞLARLA YAŞAM KEYFİ" KONFERANSIMIZ GERÇEKLEŞTİ

    Endüstri devrimi ile şehirlerde yoğunlaşan nüfusa bağlı olarak yiyecek de bollaştı ve yemek sadece bir gereksinim değil bir kültür ve eğlence halini aldı.

    Yeryüzünde sağlıkla ilgili hemen tüm alanlarda yarar sağlayan tek ilaç egzersizdir. Pek çok hastalıkta sadece düzenli egzersiz yapıyor olmak kullanılan ilaçların toplam etkisinden daha güçlüdür.

    Dünyadaki insanların çoğu çok az hareket ediyor. %20’si ise hiç hareket etmiyor.

    Endüstri devrimi ile şehirlerde yoğunlaşan nüfusa bağlı olarak yiyecek de bollaştı ve yemek sadece bir gereksinim değil bir kültür ve eğlence halini aldı.

    Yeryüzünde sağlıkla ilgili hemen tüm alanlarda yarar sağlayan tek ilaç egzersizdir. Pek çok hastalıkta sadece düzenli egzersiz yapıyor olmak kullanılan ilaçların toplam etkisinden daha güçlüdür.

    Dünyadaki insanların çoğu çok az hareket ediyor. %20’si ise hiç hareket etmiyor.

    Kıbrıs Türk Diyabet Derneği alternatif yaşam tarzı değişikliğini konu alan “Ufak Dokunuşlarla Yaşam Keyfi” konferansı Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi Thalassemia (Talasemi) Salonu’nda gerçekleşti. 3 kasım 2018 cumartesi günü gerçekleşen konferansta konuşmacı Prof. Dr. Taner Damcı son 50 yıl içerisinde endüstri devrimiyle iki konunun insan yaşamını genetik yapısının cevap veremeyeceği hızda etkilediğini belirtti. Bunlardan biri besinlerin bolluğu ve diğerinin streslerin uzun süreli devamlı hale gelmesi olduğunu belirtti.
    Damcı konuyu şöyle vurguladı. “Endüstri devriminden sonra tarımsal üretimin ve verimliliğin artışı ve bunu takip eden baş döndürücü teknolojik gelişim bize gıdalara sınırsız ulaşım ve daha az hareket ederek yaşamımızı sürdürebilme olanağı sağladı.
    Şehirlerde yiyecek bollaştı ve yemek sadece bir gereksinim değil bir kültür ve eğlence halini aldı.
    Değer yargıları değişti. İnsanların önemi sahip oldukları maddi varlıklar üzerinden ölçülmeye başlandı.
    Yaşamım boyunca toplayabildiğim kadar maddi varlık ve güç toplayayım düşüncesi pek çok insan için yaşamın tek sloganı haline geldi. Böylece günümüzün maddi başarı odaklı, zamanla ve birbirleriyle yarışan, kaygılı, tatminsiz ve açgözlü insan prototipi ortaya çıktı. Bu yaşam sağladığı kolaylıklar yanında bize hazırlıklı olmadığımız ve nasıl savaşacağımızı bilmediğimiz sevimsiz bir konuk getirdi: kronik stres”.

    Günümüzde stres kaynaklarının yaşamımızın içine girdiğini ve genellikle onları sadece vücudumuzda, zihnimizde yarattıkları değişimler halinde; halsizlik, çarpıntı, tatlı krizi, sık nefes alma, midemizin yanması gibi şekillerle görebildiğimizi belirten Damcı; “ Stres karşısında otomatik alışkanlık yanıtları geliştiriyoruz ve bu her zaman sağlıksız ve orantısız. Bir uyaranla, buna tepki olarak gelişen yanıt arasında zamansal bir boşluk bulunur. Belki bir salise. Bu boşluk çok kısadır, ancak bir o kadar da değerlidir” diye konuştu.
    Mindfulness uygulamasının yaşamdaki her şey gibi stres kaynaklarını da fark etmemizi, onları kabullenip sadece gerektiği kadar ve sağlıklı tepkiler vermemizi sağladığını belirten Damcı, stresin sadece kötü bir yaşantı, yaşam kalitesini bozan zihinsel bir gerginlik değil fiziksel sağlığımızı bozan hem dış hem de bir iç faktör olduğuna dikkat çekti.

    Mindfulness

    Mindfulness, doğu kültüründen esinlenerek batı tıbbına tartışmasız ve çok etkili bir uygulama olarak girmiş tek yöntemdir.
    Son 10 yıl batı tıbbı için, mindfulness’in stres azaltılmasında bir yöntem olarak tıpta yaygın şekilde kullanılmaya başlandığı, bunun şişmanlık, damar hastalıkları riski, depresyon gibi çağın hastalıklarını nasıl önleyebildiğinin veya tedavi edebildiğinin kanıtlandığı dönem olmuştur.
    Mindfulness, diyabet, depresyon, obezite, kalp hastalıkları, kanser, alzheimer gibi hastalıklarda harika etkiler gösteriyor. Bu hastalıkların tedavisinde ilaçlar çok önemli ama beraber uygulandığında etki katlanıyor ve kalıcı oluyor.
    Prof. Dr. Taner Damcı şöyle konuştu. “Mindfulness zihinsel bir süreç. Bu sebeple ilk etkilediği yer beynimiz. Beynimizde ne gibi değişiklikler oluyor da bu harika etkiler ortaya çıkıyor? Mindfulness meditasyonlarının beyindeki etkisi yalnızca fonksiyonel değil aynı zamanda yapısal. Düzenli meditasyonlarla, beynimizin bilinçle kontrol ettiği davranışlardan sorumlu dış, yani korteks bölgesi genişliyor. Korku ve ajitasyonlarımızı yöneten amigdala bölgesi inaktive oluyor ve duygusal reaktif davranışlarımız azalıyor”.

    Dünyadaki insanların çoğu çok az hareket ediyor. %20’si ise hiç hareket etmiyor.
    Konferansta hareketin önemine de dikkat çeken Prof. Dr. Damcı; “Teknoloji yaşamımızı kolaylaştırıyor, iletişimi, güvenliği, etkinliği artırıyor. Bunlar harika. Ancak teknoloji genel anlamda zihinsel efor ile bedensel efor dengesini bozuyor. Teknoloji sayesinde bedensel aktivitelerimiz gittikçe azalıyor, açığa çıkan zamanı genelde işimiz için harcıyoruz. Artık iş her an yanımızda. Başarı, rekabet ve hız odaklı sistem, bizden bunu istiyor. Bir kat yukarı bile asansörle çıkıyoruz. Çamaşır makinesi düğmesine basmak yeterli. Televizyon veya bilgisayarın karşısına geçip saatlerce oturuyoruz. Zihnimiz bunlardan gelen uyarılarla dalgalanıp duruyor, ekrana bakıp bir duygu durumundan diğerine geçiyoruz. Sonra da yorgun düşüp uyuyakalıyoruz” diye konuştu.
    Hareket etmenin ve hareket ederek kilo vermenin, diyabet, hipertansiyon yüksek kolesterol, kanser gibi hastalıklara yakalanılmasını engellediğini, bunları keyifli bir yaşam biçimiyle önlemenin elimizdeyken, bunu yapmayıp hastalıklara yakalandıktan sonra ilaçlar alarak kendimizi tedavi ettirmeye çalıştığımıza dikkat çeken Prof. Dr. Damcı; “Hatta bu sorunlardan kurtulmak için bağırsaklarının bir bölümünü kestirip bunun yaratacağı sıkıntılar ve sağlık risklerini göze alanlar bile var. İçinde bulunduğumuz üzücü bir açmaz” diye konuştu ve sözlerini şöyle sürdürdü.
    “Egzersizin faydaları saymakla bitmez” demek klişe bir söylem olabilir, ancak kesinlikle doğrudur. Egzersiz yapmak insana sağlık, yaşam kalitesi ve uzunluğu ve de estetik olarak geri döner. Bunun istisnası yoktur ve her hareket değerlidir”.
    Egzersizin, yeryüzünde sağlıkla ilgili hemen tüm alanlarda yarar sağlayan tek ilaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Taner Damcı, pek çok hastalıkta sadece düzenli egzersiz yapıyor olmanın kullanılan ilaçların toplam etkisinden daha güçlü olduğunun altını çizdi. Egzersiz ve fiziksel aktivite artışının, kalıcı bir kilo kaybının vazgeçilmez aktörleri olduğunu, kaybedilenin sadece yağ dokusu olmasını sağladığını ve bu sırada çok değerli olan kasların kitlesinin korunduğuna dikkat çekti.
    Prof. Dr. Damcı egzersizin diyabetle ilgili faydaları hakkında şöyle konuştu. “Tip 2 diyabetik hastaların %85’i şişman veya fazla kiloludur. Şişman insanlarda diyabet gelişme riski, diğer insanlara göre defalarca kat artmıştır. Diyabeti önlemenin ve tedavi etmenin birinci yolu yaşam biçimi değişikliğidir. Bunun içinde de daha fazla hareket etmek birinci sırada gelir.
    Tip 2 diyabetin altında yatan asıl bozukluk insülin direncidir. Egzersiz şişman insanlarda kilo kaybından bağımsız olarak, diyabet gelişme riskini %50 azaltır. Buna egzersizle sağlanan kilo kaybını da katarsanız olumlu etki %80’i bulur. Bunun anlamı şudur: Egzersiz düzenli yapıldığında diyabet riskini neredeyse ortadan kaldırır.
    Zaten diyabet gelişmiş insanlarda ise, egzersiz yapmak için geç kalınmış sayılmaz, tersine tam zamanıdır. Özellikle yeni tanı konulmuş ve insülin salgılayan hücreleri fazla yıpranmamış insanlarda, egzersiz ve yaşam biçimi değişikliğinin hastalığı geri döndürme yani ortadan kaldırma olasılığı yüksektir. Egzersiz diyabetik insanlarda kan şekerini düşürür ve hastalık çok daha az ilaç kullanarak kontrol altına alınabilir. İnsülin tedavisine geçilme gerekliliğini azaltır. Diğer insanlara göre çok daha sık görülen ve ağır gelişen kalp damar olaylarını, diyabetik hastalarda belirgin oranda azaltır”.
    Sn. Damcı egzersizin özellikle en sık görülen kanser türlerinden; meme, kolon, akciğer, prostat, rahim kanserleri ve diğerlerinin gelişmelerini önlediğine dikkat çekti. Egzersizin zihne de iyi geldiğini belirten Damcı; “Tüm bilimsel çalışmalarda düzenli egzersiz yapanlarda, beyinde olumlu yapısal değişimler görüldüğünü ortaya koyuyor. Egzersiz, beyin kan akımını hızlandırıyor, beynin bilinçli hareketlerden sorumlu bölgeleri gelişiyor ve yaşın beyin üzerine getirdiği geriletici etkiler yavaşlıyor diye konuştu ve ekledi; “Egzersizin depresyonda belirgin iyileştirici etkisi ve depresyonun gelişmesini önleyici özelliği de artık kesin kanıtlanmış durumda. Düzenli kardiyo egzersizleri bunamayı da yavaşlatıyor”.