• 22 Nisan 2013 10:00

    Dr. Hasan Sav

    Diyabeti Önlemek, Diyabeti Anlamaktan Geçer

    Her hastalığın ayrı bir tedavisi vardır. Tıp kitaplarında bir hastalığın tedavisi anlatılırken önce en yalın, yanıt oranı yüksek, kolay ve ekonomik olan tedavi yöntemleri anlatılır. Yanıt alınamadığı durumlarda ikinci aşama olarak başka seçeneklere yer verilir. Böylece zor ve karmaşık tedavi planlarına sıra gelir. En sonunda ise varsa cerrahi tedavisinden bahsedilir. Bundan sonra ise söz konusu hastalıktan korunmak için neler yapılabileceği belirtilir.

    Hastalıkların eğitimle tedavisi aslında çok yeni değildir. Diyabetten yola çıkarak örnek verelim. Diyabet eğitimi ilk defa Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) Dr Elliot Joslin (1869-1962) tarafından tanımlanmış ve başlatılmıştır. Diyabet eğitimi ve ‘hastaların kendi kendini takibi’ ile iyi şeker kontrolünün diyabet komplikasyonlarını azalttığını tanımlamıştır.
    Günümüzde bulaşıcı olmayan salgın hastalık olarak tanımlanan diyabet giderek insan neslini tehdit eder hale gelmektedir. Uluslararası diyabet Federasyonu’nun son verilerine göre dünyada 371 milyon diyabetli vardır. 2030 yılında ise bu rakamın 552 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir.
    Diyabet ve komplikasyonları sağlık harcamaları içinde maliyeti en yüksek olan gruptur. Amerika Birleşik Devletlerinde 2007 yılında diyabetin doğrudan ve dolaylı giderlerinin 174 milyar dolar olduğu bildirilmektedir (toplam ABD sağlık giderlerinin % 20 si). Bu da çoluk çocuk tüm ABD’lilerin cebinden diyabet için yılda yaklaşık 500 dolar çıktığı anlamına gelmektedir.
    Ancak diyabet bir buzdağı gibidir. Görünmeyen kısmı görünenden çok daha fazladır. İşte bu nedenle diyabetin maddi ve manevi maliyeti de ne yazık ki ne diyabetliler ne de konuyu finanse edenler tarafından maalesef görülememektedir. Hele hesabını kitabını bilmeyen sağlık ve sosyal güvenlik kuruluşları diyabet için ceplerinden ne çıktığını hiçbir zaman anlayamazlar.
    Bu konunun iyi anlaşılamamasına; kalp krizlerinin, takılan stentlerin ve yapılan by-pass ameliyatlarının çoğunun, felçlerin önemli bir kısmının, körlüklerin büyük çoğunluğunun ve diyalizle neticelenen böbrek yetmezliklerinin önemli bir kısmının faturasının ayrı ayrı tutulması neden olmaktadır. Yine aynı şekilde diyabete bağlı uzuv kayıpları da maalesef ayrı hesaplanmaktadır.
    Oysa iyi bakıldığında faturanın adresi rahatlıkla görülmektedir: DİYABET
    Konu zor olmasına rağmen yaklaşım bellidir: Diyabeti iyi yönetmek. İyi planlanmış bir diyabet tanı, tedavi ve izlem programı ülke ve kişilere düşen maddi ve manevi maliyeti önemli ölçüde azaltmaktadır.
    Diyabet ilaçlarla tedavi edildiği gibi eğitimle de tedavi edilmektedir. İlaçlar kan şekerini düşürmekte ve gözle görülür bir yarar sağlamaktadır. Diyabet eğitiminin yararlarının önemli bir kısmı ise uzun dönemde ortaya çıkmaktadır. Bu da diyabet ve bağlantılı hastalıkların doğru algılanıp yönetilmesini ve uzun vadeli programlar yapılmasını zorlaştırmaktadır.
    Diğer bir can alıcı nokta da inkar edilmeyecek bir gerçek olarak bilim dünyasının önünde durmaktadır. Eğitimle diyabeti önlemek de mümkündür.
    Uluslararası Diyabet Federasyonu 2009-2013 döneminde eğitim ve diyabetin önlenmesi konusunu ana tema olarak belirlemiştir.
    Diyabette eğitimin önemi son on yılda yapılan bilimsel çalışmalarla daha iyi anlaşılmıştır. Özellikle de diyabetin önlenmesi ile ilgili umut verici bilimsel kanıtlara ulaşılmıştır.
    Diyabetin neden ve nasıl ortaya çıktığı ile ilgili neden-sonuç ilişkisi kurabilecek düzeyde eğitim alan kişiler yaşam tarzı değişikliği ile diyabet gelişme ihtimalini azaltmakta ve geciktirebilmektedirler.
    Tip 2 diyabet genellikle ailesinde diyabetli olan, kilolu erişkinlerde ortaya çıkan diyabet türüdür. Yaşam standardının yükselmesi, hareketsiz yaşam, dengesiz beslenme ve şişmanlama, Tip 2 diyabetin hem sıklığının artmasına hem de görülme yaşının düşmesine neden olmaktadır. Bu da insanların diyabetli olarak geçirecekleri yaşam süresini artırmakta ve komplikasyon oranlarının da artmasına neden olmaktadır. Eskiden yaşlılık diyabeti olarak bilinen bu diyabet tipi artık 20 yaş altındaki kilolu çocuk ve gençlerde de görülmektedir. Bu nedenle doğru anlaşılabilmesi için tıbbi terminolojide artık Tip 2 diyabet olarak adlandırılmaktadır.
    Son yıllarda diyabetle ilgili tüm uluslararası toplantılarda diyabetin önlenmesi ve bu konudaki çalışmalar önemli konu başlıklarından birini oluşturmaktadır. Eğer diyabet önlenebilir veya geciktirilebilirse gerek diyabet gerekse komlikasyonların tedavisinde önemli bir kazanım elde edilecektir.
    Ülkemizde diyabet sıklığı dünya ortalamasının üzerindedir. Yetişkinler arasında % 11 oranında diyabetli mevcuttur. Gerek 1996 gerekse 2008 yıllarında yapılan diyabet taramaları bu sonucu ortaya koymaktadır. Bu nedenle diyabet komplikasyonlarının önlenmesi için diyabet iyi tedavi edilmeli ve önlenmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Ülkemizde birçok konuda olduğu gibi sağlıkta da sonuçlar üzerinde durulmakta maalesef nedenler üzerinde kafa yorulmamaktadır.
    Ekonomik kaynakları kıt ülkemizde sağlık giderlerimizin önemli bir kısmını önlenebilir hastalıklar için harcamak akıl karı olmasa gerek.
    Başta da dediğimiz gibi; diyabeti önlemek, diyabeti anlamaktan geçer.