• 9 Kasım 2016 11:45

    DÜNYA DİYABET GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

    pics/pics_duyuru/DYR_89162/bb07fe2ef6895b996db95fbcc43f12b6.jpg

    Dünya Diyabet Günü, etkinliklerimizi artırdığımız, diyabeti tartıştığımız ve sorunlarımızı dile getirerek çözüm üretilmesi için çaba harcadığımız bir gündür.

    KIBRIS TÜRK DİYABET DERNEĞİ
    14 Kasım Dünya Diyabet Günü
    BASIN AÇIKLAMASI

    Değerli arkadaşlar, merhaba
    Takdir edersiniz ki, 14 Kasım’da kutlanan Dünya Diyabet Gününde, ülkemizde diyabetin durumu ile ilgili söyleyeceğimiz ve dikkatlere getireceğimiz önemli konular var.

    Diyabet; insülinin keşfinden önce korkulan ve ölümle sonuçlanan bir hastalıktı. Frederick Banting’in insülini keşfinden sonra diyabetle mücadelede önemli adımlar atıldı. Dünya Diyabet Günü olarak kutlanan 14 Kasım insülini keşfeden Frederik Banting’in doğum günüdür.

    2006 yılı sonunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda diyabetin tartışılmasından beri Dünya Diyabet Günü, Birleşmiş Milletler günü olarak kutlanıyor.

    Dünya diyabet günü bir bayram değildir. Diyabetle mücadelenin anlamına yönelik etkinliklerle kutlanmasıdır. Bu nedenle tüm dünyada olduğu gibi Kuzey Kıbrıs’ta da bu günü anlamına uygun olarak türlü etkinliklerle kutlamaya özen gösteriyoruz.

    Mavi halka; el ele tutuşmuş genç-yaşlı, kadın-erkek, ırk ve milliyet ayrımı gözetmeksizin herksin el ele verdiği ve mücadeleyi yükselttiğini simgeler. Mavi renk, Birleşmiş Milletlerin rengidir.

    2006 yılı sonlarında alınan kararla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu; tüm ülkeleri diyabet politikası geliştirmeye ve bunu genel sağlık politikalarına entegre etmeye çağırmaktadır.

    2015 yılında dünyadaki diyabetli sayısı 415 milyon olduğu saptanmıştır. 2040 yılında bu rakamın 642 milyon olacağı tahminleri yapılmaktadır. Bugün diyabetlileri bir coğrafyada toplasanız dünyanın en kalabalık ülkesi olur.

    Diyabet Kuzey Kıbrısta Türkiye’nin iki, Avrupa ülkelerinin dört katı hızla yayılmaktadır. Ülkemizde diyabet prevelansı (yaygınlığı) %30’lardadır (%11.3 diyabetli ve %18 gizli şeker) ne yazık ki ülkemizde diyabetlilerin %50’si (yani yetişkin nüfusun %15-20 kadarı) diyabet olduğu halde diyabetli olduğunu bilmeden yaşamaktadır. Bu durum korkunçtur çünkü kontrol edilmeyen diyabet, bir gün komplikasyonlarıyla belirgin olduğunda artık durum çok geç olmaktadır.

    Ülkemizde; diyabetin ve diyabet politikası geliştirilmesinin tartışılması, en azında mecliste bu konunun görüşülmesi zamanının geldiğine inanıyoruz. Diyabet maliyeti yüksek bir metabolik hastalıktır. Diyabetin kontrolünün, “para yok” sözcükleri ile geçiştirilmesi asla kabul edilemez. Diyabetin önemini anlama, önlenmesi, baş edilebilmesi için çare üretme zamanı geldi de geçti bile. Dünyada “para yok” sözcüklerini kullanan hükümet yetkililerinin olduğu başka bir devlet var mı bilemiyoruz.


    Kuzey Kıbrısta sağlık sisteminin ve uygulamaların verdikleri yanlış mesajlar vardır. Bu durum diyabetin özelde ve genelde önlenmesinin önünde engeller oluşturmaktadır.

    a. Diyabetin ilk evrelerinde açlık şekeri normal ama tokluk şekeri yüksek çıkmaktadır. Ancak diyabet tanısı, açlık şekeri ölçülerek konduğundan diyabetlilerin birçoğu ‘açlık şekeri ölçmenin’ yeterli olduğunu sanıyor. Yıllarca sadece açlık şekerini haftada veya onbeşte bir ölçen ve diyabetini kontrol ettiğini sanan veya hiç ölçmeden diyabeti ile yaşayan insanlarımız var.
    b. Diyabetlilerin büyük bir kısmı, doktorun diyabetten korumak için yıllar önce verdiği ilacı kullandığını ve doktorun kendisine “diyabet değilsin ama korumak için veriyorum” demesini sığınacak liman gibi görüyor ve kontrola gitmiyor. Diyabet olduğunu fark etmeden yaşıyor.
    c. Belediyelerin iyi niyetle yaptıkları; yaşlıların kan şekerlerine bakılması, diyabetin kontrolünde maalesef yanlış düşüncelere ve davranışlara neden oluyor. Diyabet kontrolü onbeşte veya ayda bir şekere herhangi bir saatte bakılması ile yapılamaz.
    d. İnsülin iğne uçları problemlidir. Sabit olmayanları olduğu gibi, delikmolmayan ve insülin akıtmayanları da var. Bazıları insülin kalemine eğri bağlanmaktadır. İlaç ihalelerinde kontrol şartı yoksa insanlarımız 7-8 firmanın insafına bırakılmış demektir.
    e. Sosyal devlet vatandaşları arasında ayrımcılık yapmaz, yapmamalı. Bizde maalesef emekli sandığına bağlı olanlar birinci sınıf vatandaş, sosyal sigortalılara bağlı olanlar ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyüyor. Bunun yanında insülin kullananlar kan şekeri ölçmeli ama Tip 2 diyabetli olanlar kan şekerlerini ölçmese de olur gibi bir yaklaşım geliştirildi. Bu yanlıştır ve sorunları büyütmekten başka işe yaramaz.
    f. Diyabetin en önemli komplikasyonlarından biri diyabetik ayaktır. Ayak bakımı bu konuda en az 5 yıl eğitim almış profesyonel kişiler tarafından yapılmalıdır. Ne ki Kuzey Kıbrısta 3-5 günlük kurslarda alınan sertifikalar ile kendilerini uzman olarak gösteren “güzellik merkezlerinde” hijyen koşullar bile olmaksızın yapılmaktadır. Hiçbir merci kontrol yapmamakta ve insanlarımız yetkisiz kişilerin insafına bırakılmaktadır.
    g. Benzer bir durum da şudur. Birçok firma bir yerlerden bulduğu, içeriklerinin ne olduğu anlaşılmayan yiyecek ve içecekleri, “sağlıklı” diye satışa sunmaktadır. Bu noktada bazı diyetisyenler reklamları vasıtası ile bu yanlış davranışlara destek olmaktadır.
    Yetişkin nüfusun %60 ında insülin direnci var. Yetişkin nüfusta ve hatta çocuk ve gençlerde, kilolu kişilerin oranı her geçen gün artmaktadır.

    Diyabet Derneği olarak bizler meclisi göreve çağırıyoruz. Kuzey Kıbrıs’taki diyabet, her yönü ile ve özellikle komplikasyonların topluma yüklediği maddi ve manevi değer kayıplarını da dikkate alarak, neler yapılması konusunda kararlar ve ortak politikalar üretilmesi için mecliste tartışılmasını istiyoruz.

    Saygılarımla,

    Caner Arca
    Başkan